İlçenin tarihi durumu milattan önceki yüz yıllara kadar uzanmaktadır. Bölgenin batısında bulunan ve yörenin en yüksek yeri olan Keldağ üzerinde mahalli ismi Harabe Kilise olarak bilinen ve tarihi kayıtlara göre ismi Barlahan olan kilisede yapılan kazılarda üç devreye ait paralar bulunmuştur. Bu paraların İyonyalılara, Romalılara ve Abbasilere ait olduğu tespit edilmiştir.
Yine aynı bölgede Montblace isminde bir şehrin bulunduğu ve dünyanın üçüncü büyük şehri olduğu, bütün kervan yollarının buradan geçtiği, dünyada ilk olarak şarapçılık ve ipekçilik monopolünün burada kurulduğu, 60 odalı hastanenin yapıldığı tespit edilmiştir. Şehrin üzerinde kurulduğu Keldağ ın volkanik bir dağ olması dolayısıyla bir püskürme neticesinde şehrin tamamen yok olduğu belirtilmektedir. Yine Keldağ üzerinde bulunan bu kilisenin 1700 yıllık olduğu, Senpiyer kilisesinden sonra yapıldığı araştırma neticesinde ortaya çıkmıştır.
Ayrıca Denizgören köyünün Bayındır adı verilen mevkiinde Hocalar kilisesinden önce yapıldığı, şu savla ileri sürülmektedir. Hıristiyanlık dininin ilk ortaya çıktığı dönemde bu dine mensup olan çeşitli baskılarla karşılaşmakta ve bu kişiler genellikle gözden uzakta, saklanması ve kaçması kolay olan yerlerde yetiştirilmektedir. Bu sebeple Hıristiyanlık dinin içerisindeki resimler özelliğini günümüze kadar korumuştur.
İlçe daha sonra Osmanlıların idaresine geçmiş I. Dünya Savaşı sonuna kadar bu yönetime bağlı olarak kalmıştır. Evliya ÇELEBİ Seyahatnamesinde ilçeden Trablusgarp Şama bağlı ORDU köyü olarak bahsetmektedir.
I. Dünya Savaşının sonunda ilçe Fransız işgaline uğramış ve 18 yıl Fransız yönetiminde kalmıştır. Hatay’ın müstakil devlet olması üzerine bir yıl Hatay devletinin bir ilçesi olmuş ve Hatay’ın Anavatana ilhakı ile 1939 yılında Türkiye Cumhuriyeti Devletine katılmıştır. Yayladağı İlçemiz, 1939 yılında Hatayın Vilayet olması ile 11.07.1939 tarih ve 4255 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 3711 sayılı kanun ile ilçe olmuştur.